Gürültü yok… Doğa, sanki sessizlikle iletişim kuruyor. Sokaklar bomboş, kuşlar şarkı söylüyor, sarı papatyalar, laleler ahenkle dans ediyor. Mor salkımlar tüm ahengiyle salınıyor bahçe çitlerinden. Balkonlardan duyuluyor limon çiçeklerinin sizi bambaşka dünyalara götüren mis gibi kokularıyla söyledikleri şarkılar. Hissetmeye çalışıyorsunuz, limon değil de yasemin kokusu mu bu yoksa?
Beynimizin içinde uğuldayan trafik sesi neredeyse yok… Yaşamımızın olmazsa olmazları sandığımız şeyler yok… Dahası artık medya ve reklamlarla bize dayatılan, nasıl düşünüleceği ve davranılacağı, ne satın alınacağı gibi davranış kalıpları da yok olmaya başladı.
Şimdiye kadar nasıl yaşayacağımızı seçmedik mi yoksa aslında? Nasıl yaşayacağımızı egoizmimiz bizim için seçti ve onun için uygun olan toplum, çevre, davranış kalıplarına uygun dünyayı inşa etmeye mi itti? Doğanın düşmanlarına dönüşüverdik. Herkesten saklandığımız beton evler inşa ettik ve birbirimizden korkmaya başladık. Çocuklarımız aile bağlarından uzaklaşıp bilgisayarın içine saklandılar ve yapay bir dünyada yaşamaya başladılar. Egoizm, bizi savaşa, yıkıma, küresel krize yol açan ilişkiler kurmaya zorladı.
Fakat bir gün aniden bir şey oldu. Gezegende bizimle aynı yaşam modelini izleyen ve gittiği yeri yok eden bir salgın insanlara musallat oldu ve dedi ki;
“Hey, ektiğinizi biçme zamanı, birbirinize iyi davranmıyorsunuz, evde kalın!. Eğer biraz iyilik ortaya çıkarsa dışarı çıkabilirsiniz”.
Tüm dünya birbirinden değil de ortak düşmanından korkmaya başladı, sessizliğe gömüldü. Zaman, sessizliğin sesini kalbimizle ve ruhumuzla duymanın, özeleştirimizi yaparak kendimizle yüzleşmenin, tüm insanlık olarak ortak paydamız olan insan olmaya, pozitif ilişkiler kurmaya adım atma zamanı belki de…
İnsan başkalarını kendi yararına kullandığında, doğanın bütünleşik sistemine aykırı hareket etmiş olur. Doğa da bu durum karşısında, sistemin dengesini korumaya yönelik olarak, insanın doğal sistemleri yok etmesine izin vermeyen antikorlar üretir.
Evrende hiçbir şey tesadüfen oluşmaz, ilahi ya da bilimsel hangi bakış açısıyla bakarsanız bakın, her şeyin bir neden-sonuç ilişkisi vardır. Ne ekerseniz, onu biçerseniz!
Tüm evrende bağı olmayan tek bir parçacık bile yoktur. Varoluşumuz ancak doğaya bağlı olma şartı gözetildiğinde mümkündür. En belirleyici bağ ise, insan ve ilişkiler bütünlüğündedir. Ben değil, biz bilincinde düşünmeye başlayarak, gezegenin içindeki tüm varlıklar ile birlikte bir bütün olduğumuzu anlamak zorundayız. Bunu idrak edemezsek bu salgın bitse bile, varoluşumuzu başka bir tehdit karşılayabilecektir.
Öyleyse gelin, hep birlikte düşünelim… Bu durum karşısında nasıl davranmalıyız? Salgın ilişkilerimizde kazanma, başarılı olma ve başkalarını kişisel kazanç için kullanma arzusunu yavaşlatır mı? Bütün bu yarışı durdurur mu? Doğa bizi işe yaramaz şeylerle uğraşmak yerine evde kalmaya mı zorluyor? Doğa bizi merhametle eğitiyor mu?
Yoksa, birbirimizi sevebilmek ve paylaşmayı yeniden hatırlamak için bize bir şans daha mı sunuyor?