Bizim her davranışımız ve her anımız herkese faydalı olmalıdır. Doğanın bütün sistemleri bu şekilde işler. Birbirini besler, birbirinin yaşamını destekler ve bütün yapıcı döngüleri devam ettirirler. İnsan bu sistemlere aykırı şekilde egoistçe bir gelişime sahiptir. Bu yüzden hem kendine hem de çevresine sürekli zarar verme eğilimindedir. Hayatta kalmasını sadece başkalarına zarar vererek mümkün kılar ve böyle hareket eder. Ancak, tüm dünyada yıkıma sebep olan şey, hayatta kalmak için yaptıklarımız değildir. Her zaman bundan daha fazlasına göz dikmemizdir. Çevremize her defasında ondan maksimum yarar sağlamak için kurnazca yaklaşırız ve onu tamamen kendimiz için tüketmeden de durmak istemeyiz. Eğer karşılıklı bir çıkar ilişkisi fark edilirse, taraflardan birisi diğerini alt etmek için taktikler geliştirmeye çalışır ve sonunda bu oyunun kazananı olmaz. Bu durumun sonuçlarından birincisi; her iki tarafında kazanan olmak için fazlaca güç sarf etmesi, ikincisi; süreç boyunca düşmanlıktan kaynaklanan güvensizlik ya da korku içerisinde yaşamaları, üçüncüsü de kazanmak kadar kaybetme olasılığının da olmasıdır.
Bir başka zarar ise, rekabetin insanları soğukkanlı ve dolayısıyla duygusuz davranmaya yönlendirmesidir. Böylece, ihtiyaç duyduğumuzda duygusal bağ kurma ihtimalimizi giderek azaltırız. Bu, bir dahaki sefere daha az motivasyonum olacağı anlamına gelir. Hayatı hepimiz için yaşanmaz hale getiren şey, birbirimizin mutluluğunu amaçlayarak, nasıl doğru ilişkiler kurmamız gerektiğini bilmememizdir. Bencil bir doğaya sahip olduğumuz ve yaşam süremiz boyunca hep bu doğayı giderek dozu hırçınlaşan şekilde devam ettirdiğimiz için, öncelikle şimdi, şu an, bunun farkına varmalıyız. Bize bu zamana dek faydası olmayan bencil alışkanlıklarımızı durdurmalıyız. Bambaşka bir yaklaşımla, herkese faydalı olacak şekilde, bütün yaşamımı yeniden olumlu şekilde düzenlemeye karar vererek ve anlamlı yeni bir amaç belirleyerek kendimi değiştirmeye başlamalıyım. Doğadaki ahenk, bize mutsuzluğu değil, her zaman uyumu ve huzuru çağrıştırır. Bizler ne zaman doğaya çıkıp onu incelesek ondaki bu eşsiz güzelliğin kaynağını merak ederiz ve gerçekleşen sofistike olaylarına akıl erdiremeyiz. Ancak bencilliğimizden ve kendimizi kaptırdığımız meselelerimizden bir an olsun, biraz sıyrıldığımızda doğayla ne kadar bütünleşmek istediğimizi fark etmeye başlarız. Tek problem insan olduğundan, onun doğanın diğer bütün unsurlarıyla uyumlu hale gelmesinin gerekliliğini anlayabiliriz.
Her türün bireylerinin topluca çevreye entegre şekilde yaşadığını bir kanun olarak kavrayabilirsek, insanların da tüm insanlık olarak tek bir bilinçle doğanın bir unsuru ve onun iyi bir tamamlayıcısı olması gerektiğini de kavrayabiliriz. Yağmurun tüm dünyaya bereket ve mutluluk getirmek için yağdığı gibi, tüm insanlığa sevgiyle dokunabilmeliyiz. Böylece, kendimizi şimdiki cansız tatsız halimizden, canlı ve hayat dolu bir seviyeye yükseltebileceğiz.