Ak sakallı saat tamircisi sabahın erken bir saatinde oturmuş, elinde tamir olmayı bekleyen saatlere sevgi ile bakıyordu. Yıllarını vermişti bu işe, elinden ne kadar çok saat gelip geçmişti bugüne dek. Saatlerine bakarken bir yandan da salgından sonra artık dünyanın yeni bir düzene geçtiğini ve eski zamanların artık hiçbir zaman geri gelmeyeceğini, o zamanları unutmamız gerektiğini düşünüyordu.
Bu yeni düzeni elinde ki bir saatten örnek vererek şöyle açıklıyordu; yeni sistem on çarktan ibaretti, her birinin çalışması diğerine bağlı idi ve içlerinden birinin durması hepsinin durması demekti adeta. Bu sebeple, hepsinin birbiri ile ahenk içinde çalışması, hepsinin öneminin eşit olması gerekiyordu. Çünkü bunlardan birinin olmaması durumunda saatin çalışması mümkün değildi.
İşte yeni dünyanın da böyle ahenk içinde olması, bir saatin çarkının dişlileri gibi insanlığın birbirlerine tutunup sevgi ile bağ kurarak, birinin hepsi için, hepsinin biri için çalışması gerekiyordu.
Bu arada gün ışımış sabahın ilk ışıkları dünyayı aydınlatırken, yaşlı ak sakallı saatçi mutlu bir şekilde elinde ki saatlerin sesini dinliyordu. Şimdi saatler tüm dünyaya yeni bir zamanı müjdeliyorlardı sevgi ile tik tak tik tak tik tak…