Çocuklar gibi olmak istiyorum. Onlar gibi mutlu olmak, koşulsuz sevmek, paylaşmak, kin tutmamak, öfkelenmemek, birlik içinde, dengede yaşamak.
Neden büyüdükçe bu niteliklerimin hepsi kayboluyor? Keşke hep çocuk kalsaydım. Büyüyünce her şey anlamsızlaştı. Hiç bir şeyden zevk almıyorum artık. Hayatın tadı tuzu yok. İnsanlar sahte ve nankör. İşin açıkçası hepsinden nefret ediyorum, ama hayattan keyif almak için onlara ihtiyacım var. Neden böyleyim? Acaba herkes benim gibi mi?
Bu düşünceler ve sorular bir yerlerden tanıdık geliyor mu? Hepimizin ortak problemi sevememektir. Elin insanını, elin kızını, elin oğlunu yani e lalemi kendim gibi sevemiyorum. Kaldı ki onları sevmememe gerek olduğunu bile düşünmüyorum. Çünkü doğam bu. Ben hep almanın peşindeyim. Kendi alma kabımı hazla doldurma derdindeyim. Kaz gelecek yerden tavuğu esirgememek için seviyormuş gibi yapıyorum. Yarın öbür gün lazım olur diye, insanları hayatımda tutuyorum.
Oysa çocuklar öyle mi? Bizim niteliklerimizin tam tersine sahipler. Bizler büyüdükçe, egomuz yani alma arzumuz da doğru orantılı olarak büyüyor. Çocuklarda ise ego, henüz gelişmemiş olduğundan doğanın özelliklerini taşıyorlar. Saf sevgide ve dengedeler. O yüzden mutlular.
Ben kendi doğamı tanırsam, o zaman ne olmadığımı ama ne olmam gerektiğini anlayabilirim. Başkalarında gördüğüm ve onları sevmeme engel olan bütün kötü eğilimler bende de var, çünkü tabiatımız aynı diyebilirim. O zaman kime, neye kızacağım? Öfkemin, kibrimin, kıskançlıklarımın, cimriliğimin üzerini sevgiyle örtmezsem dengeye gelemem ve insanlarla ahenk içinde yaşayamam. Öyleyse nefretin üzerine çıkmak, benim nihai yaşam amacım olmalı. Nefrete rağmen sevemeye çalışmaktan başka çaremin olmadığını anlarsam, oyun arkadaşlarımla birlikte sevme oyunu oynayabilirim. Bir süre sonra oyun gerçeğe dönüşür, sevme alışkanlığım ikinci doğam olur. Haydi, sevgi oyununa! Yeniden çocuk olmaya.