Kişisel otomobilimizi kullanarak, bir yerden bir yere gitmek istediğimizde, trafiğin belli kuralları içerisine dahil olmak zorundayızdır. Tamamen serbest hareket edemeyiz ve karşımızdaki kişileri ve çevre koşullarını göz önünde bulundurmamız gerekir. Aksi taktirde, ölümcül de olabilecek kazalara davetiye çıkarabiliriz. Aynı şekilde, insanlar arasına karıştığımızda da toplumun doğasının gerektirdiği bir takım kurallar vardır ve eğer buna riayet etmezsek, bu kuralları göz ardı edersek, birbirimize zarar vermemiz kaçınılmaz hale gelir.
Artık anlamaya başlamalıyız ki; insanlık egoist bir şekilde tam gaz ilerlemeye devam edemez. Çünkü, bu hızda direksiyonun kontrolünü çoktan kaybetmiş bulunuyoruz. Hepimizi bir anda etkileyen virüs sebebiyle, doğa tarafından durdurulduk. Ve şimdi kimseye zarar vermeyecek şekilde, herkesin iyiliğini düşünerek, kontrollü şekilde hayatlarımızda ilerlemeye karar vermemiz gerekiyor. Çünkü, bu kırmızı ışık bundan sonraki bir dizi uyarı işaretinin ilkidir. Şehir merkezine girişte tabelaların ve trafik ışıklarının yoğunlaşması gibi… Şu anda, ”İnsanlık trafiği” tarihte hiç olmadığı kadar fazla ve dünya çapında nüfusumuz neredeyse sekiz milyara yaklaştı. O yüzden, artık hayatlarımızda yavaşlamaya ve bir diğerine hareket alanı bırakarak ilerlemeye dikkat etmeliyiz. Ayrıca, işlerimizi ve yaşam alışkanlıklarımızı öyle bir şekilde yenilemeliyiz ki, gereksiz yere kaza ihtimali olan bir trafiğe sebebiyet vermeyelim. Bu, bizim yaralanma ve ölümümüze bile neden olabilecek trafik yoğunluğu gereksiz arzularımızın çokluğundandır. Sahip olduğumuz bilgi ve teknoloji bizim gereksiz pek çok işimizi dünyaya zarar vermemek ve bir kenara bırakmamız için makul bir sebeptir. Herkese yetecek gıdayı, fiziksel koşulları, uygun ve iyi standartlar içeren bir yaşamı herkes için kısa zamanda sağlayabiliriz. Bunun yerine, gereksiz bir rekabetle, doğanın sınırlı kaynaklarına saldırmaya ya da kendimizi daha üstün hissetmek uğruna çok miktarlarda ihtiyaç malzemelerini stoklamaya gerek yoktur. Çünkü, hepimiz birbirimize bağlıyız ve mutluluğumuz herkesin iyiliğine bağlı. Aksi taktirde, hayatlarımızda güveni ve mutluluğu hissetmemiz mümkün değildir. Bunu anladığımızda, kendimize neden belli bir şekilde ve çerçevede yön vermemiz gerektiğini de anlayabiliriz. Sekiz milyar insan, her biri kendi bencil isteklerini bir başkasından sağlamak amacıyla, sosyal hayatın içerisine dalarsa, bu acı sonuçlar doğuracaktır. Yaşamın yeni koşullarına göre, kendimizi adapte etmemiz ve ileriye dönük yeni ve etkili bir yaklaşım geliştirmeliyiz. Nerede duracağımızı ve nerede ne şekilde hareket edeceğimizi bizlere anlatacak kurallar, kendi doğamızı inceleme vasıtasıyla, hepimize giderek daha fazla görünür hale gelir. Gerekliliklerimizi düşünerek ve gelecekteki problemleri sonlandırmayı hedefleyerek, şimdiden toplumsal değişimin startını vermeliyiz.
Geride bırakmamız gereken egoizmimiz ve açgözlülüğümüzden kaynaklanan yığınla problemlere bakarak, değişmememiz halinde olabilecek ve ortaya çıkabilecek kötü sonuçları öngörebiliriz. İnsanlığı hep beraber olumlu şekilde tekrar ilerletmek istiyorsak, yeşil ışık yandığında gaza artık sonuna kadar yüklenmekten kaçınmalıyız. Bu anlayışla hareket etmek, hem kendimiz hem de çevremizdeki tüm insanlar için, güven dolu bir yaşamın ilk adımı olacaktır.