Biz insanlar, hayatımızda en çok ne istiyoruz? Doğuyoruz, yaşıyoruz ve ölüyoruz. Çalışıyoruz, okullara gidiyoruz, aile kuruyoruz, çocuklarımızı büyütüyoruz ve birçok şeye sahip oluyoruz maddi olarak. Gerek kendimiz için, gerek çocuklarımızın geleceği için, hep hırsla daha fazla yorularak, tükenerek çabalıyoruz. Peki sonunda hepimiz ne istiyoruz? Ne hayal ediyoruz? Emekli olduğumuzda, bahçesinde çiçeklerimizi yetiştirebileceğimiz, meyve ağaçlarıyla kaplı, toprağından sebzelerini toplayabileceğimiz, kümesinden yumurtalarını alabileceğimiz, hatta bir tarafta keçisinin bile otlayabileceği, belki evin içinde kedi, terasta güvercin, kapısında köpeğimizi besleyebileceğimiz, sevgi ve huzur dolu, tercihen deniz kenarında, doğayla baş başa kafa dinleyebileceğimiz bir ev… Hatta ölünce de cennette böyle bir yer istiyoruz. Peki neden şimdi değil de yaşlandığımızda veya öldüğümüzde istiyoruz?
Çünkü, hayatımızı garanti altına almak istiyoruz. Cebimizde paramız olsun diye durmadan çalışıyoruz, didiniyoruz. Halbuki 5 dakika sonra ne olacağımızı hiçbirimiz bilmiyoruz. Anı yaşamak varken, şimdi yapabilecekken, sağlıklıyken yapmalıyız. Çevremizdeki hemen hemen herkes bu düşüncedeyken, hepimiz böyle evlerde, doğayla iç içe yardımlaşarak, dostça sevgi ve huzur dolu bir dünya kurabiliriz. Tam da bu ara, hazır evde kalıyorken, öyle bir evimiz olsa dünyamız cennet gibi olurdu. Kendimize, ailemize, komşularımıza da yeterdik. Evde kalmak, evde çalışmak tatil gibi olurdu… Her şey, tek bir düşüncede başlar ve biz belki çok isteyerek o yaşamı ve bunu sürekli düşünerek, fırsatı harekete geçirmiş olabiliriz. Emekli olunca değil, öldükten sonra da değil. Şimdi, şu anda, her şeyi istersek değiştirip, dünyamızı cennetten bir köşe haline getirebiliriz…
Ancak birlikte başarabiliriz…. Fırsatı görmek ve eyleme geçmek dileğiyle…