İçinde bulunduğumuz zaman, zorlu bir geçiş süreci gibi görünüyor. Belki de gerçek çözümü belirleme aşamasında, gereksiz bir direnç var. Bireyselliğin konforlu alanını terk edip, birliği işaret eden güçlü bir nabız atışı var. Buradayım ve her zamanki gibi seninle iletişime geçmek istiyorum. Ama duyacak gerçek bir kulağa ve ihtiyaca sahip olmanı bekliyorum. Önceliklerim diyen bireyselliğimi bir kenara bırakıp, zaman ayırıp dinlemek ve okumak da bir cömertlik.
Hep bana diyen egomu dinlemeyip, zamanımı artık evrensel olana, ortak yaşam alanına çevirmenin gerekliliği.
İşte korona virüsünün bilançosu… Hepimiz aynı kayıktayız. Nereye gidiyoruz? Doğa bizden ne istiyor? Bunu öğrenmeliyiz. Bizlere iyi gelen ve kötü gelen her şey ilerlememiz için yardım ediyor. Önemli olan, her şeyin yeni bir başlangıç olduğunu bilmek.
Dengede olmak, birbirimizi anlamakla başlar. Bu bizi, integral doğanın kanunlarını anlamaya getirir. Bizim doğaya doğru birlik bilinciyle yaklaşmamız.
Biz insanlar, temel ihtiyaçlarımızın ötesinde fazlasını talep eden egoistleriz. Hep bana diyen, karşılıksız olarak vermekte zorlanan varlıklarız. Doğaya hiç bitmeyecek bir kaynak gibi bakıp, onu sömürüyoruz. Doğa tüm bileşenleriyle yüzyıllardır bizleri besleyen, tecrübeli bir öğretmendir. Bizlere, yaşamın inceliklerini öğretir. Ama bunun bir şartı var; kalbimizi büyütmesi için ona açarsak. Doğanın bizleri büyümeye zorlayan süreçleri ve döngüleri var.
O bizlerle çocuğunun büyümesini isteyen anne ve baba gibi ilgilenir, arka planda merhametli olan ama insanlığa acı gelen bir dil ile konuşur. O bizlere, hakikatin önemine odaklanıp, ortak bir akıl ve kalbe hizmet vermemizi öğütler. Sorumluluk almalıyız, çocuklar gibi diğerini suçlamamalıyız, kendimizi sevmek denen egoizmi bırakmalıyız. Çünkü kusur, kusuru görendedir.
Aslında içinde bulunduğumuz ilişkiler, algımızın nasıl işlediği yönünde çarpıcı saptamalar sunmakta. Yaşadığımız sorunlar, pusula gibi hakikate yönlendiren fırsatlar olup, “ben” algısından “biz” algısına geçmemiz için yardımcıdır.
Ortak değerler alanından beslenmeliyiz ve kardeşler gibi birbirimizi düşünmeliyiz. Çünkü bireysel sevgi, sınırlı ve geçici olana hizmet ediyor. Sevgi, anlam olarak evrensel düzeyde iletişimi gerekli kılıyor.
Birbirimize her alanda bağımlıyız ve bunu inkâr edemeyiz. Bu yüksek bir sorumluluğa, birbirimize görünmez bağlarla bağlı olduğumuza işaret eder. Sadece finansal kaynak ve yatırımlar üzerine odaklanmayıp, farklılıklarımızın ve zıtlıklarımızın üzerinde, tek kalp olduğumuzu, evrensel bir aile olduğumuzu hissetmeye ihtiyacımız var.
Toplumda, aile içindeki edindiğimiz algı ve anlayışlar vasıtasıyla yer almaya çalışıyoruz. Küçük bir aileden büyük bir aileye geçmek olarak tanımlayabiliriz. Tabii ki zıtlıklar ve anlaşmazlıklar olacak.
Doğa farklılıklar ve birlik üzerine işliyor. Aynı zamanda nerede eksiğimiz olduğunu, ilişkiler vasıtasıyla ve tek bir bütüne hizmet etmemiz gerektiğini, ötekileştirmeyi bırakıp, doğanın birleştirici gücünü kullanmamız gerektiğini öğretiyor.
Sevgi tüm hataları örter ve iyileştirici elini kalbinize koyup, içsel olarak gerçek bir insan haline gelmemize yardım eder.