Virüsler insanoğlunun kafa karışıklığının realitede kıyafetlenmiş halidir. Nasıl ki hastalıklar vücudumuzda bir şeylerin yanlış gittiğinin görevli habercileri ise, virüsler de insanlığın üzerinden atması gereken egoizmin habercileridir.
Vücudumuzda tüm organlar birbirlerine yardım etmek ve bedenimize hizmet etmek için organize çalışırlar. Bizler de bireyselliğimizden çıkıp, tüm dünyanın derdini üzerimize almadığımız, birlik bilincine ve bütünlüğe gelmediğimiz sürece üzerimizde işleyen doğanın bir parçası olamayız ve sistem bizi bir şekilde oyunun dışına çıkarır.
Peki, kişi tek başına çölde bir kum tanesi kadar acizken, kolektif için ne yapabilir? Sadece kendini düşünmekten çıkıp, kendi bencil doğasını nasıl değiştirebilir? İşin açıkçası bu imkânsızdır. Yani tek başımıza kendimizi egoizmin hapishanesinden kurtaramayız. Kaldı ki kişi kendi düşüncelerinin sahibi bile değildir. Her şey doğanın görünmez elleriyle üzerimizde işlettiği, güç tarafından idare edilir. Durum böyleyken birlik olmaktan, daracık zihinlerimizden çıkıp ortak akla bağlanmaktan, aramızda karşılıksız sevgiye ve karşılıklı güvene dayalı yeni bir yazılım programı inşa etmekten başka çaremiz olmadığını anlamaya gelmemiz lazım. Yani egoizmden alturizme yeni bir dünya düzeni inşa edersek, doğanın üst gücüne benzer ve onunla ahenk içinde, akışta ve daha mutlu yaşayabiliriz.
Bütün dünya şimdi bir virüs yüzünden evlerinde oturuyorken sanal ama integral bir bağ kurmanın zamanı gelmiş olmalı. Fiziksel olarak bir aradayken bir türlü oluşturamadığımız doğru bağın frekansına, birlikte yükselerek, içimizdeki yaralı sevgileri uzaktan ama gerçekten kalpten bağlantılarla iyileştirebiliriz. Tüm insanlık olarak tek vücut, kendi ördüğümüz sevgi battaniyesinin altında buzdan kalplerimizi ısıtabiliriz. Egonun ilişkilerimize taktığı prangaları kırıp, sevginin olağanüstü gücüyle daha güçlü var olabiliriz.