Psikoloji “toplumsal ve fiziksel çevresi içinde davranmakta olan insanı, çeşitli ilişkileri ile inceleyen bir bilim”dir.
Bu çevre içinde değişik davranışlar gösteren insan devamlı olarak iyi bir durumda kalamamaktadır. Modern hayatta, tüketim ve rekabetin artması kişilerde beklenti seviyesini yükseltmiştir. Artık küçük şeyler, insanları mutlu etmemektedir. Bunun nedeni, materyalist düşünce ile birlikte maddi hedeflerin ön plana çıkmasıdır. Bencil bir yaşamın her gün yaygınlaşması, hedeflere ulaşamama, bunların yarattığı hayal kırıklıkları, terör, salgın hastalıklar, vb. sorunlar, bizlerin psikolojisini olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca günlük hayatımızda yaşadığımız sorunlar da bizi hem bedensel hem de ruhsal olarak yormakta ve depresyona sokmaktadır.
Modern dünyanın getirisi olan teknolojik ürünler, bireylerin tek başına daha fazla zaman geçirmesine neden olmaktadır. Boş zamanlarının büyük bir kısmını bunlarla geçiren insanlar, yabancılaşma olgusuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Kişi kendinden uzaklaşmıştır. Yaşadığı kişilik kendisinin istediği bir şey mi yoksa başkalarının istediği bir şey midir? Bunun bile farkında değildir. Bunun nedeni, belli özelliklerle doğan insanın önce ailesi, sonra toplum, daha sonra da tüm dünya tarafından etkilenmesidir. Artık o, doğasına yabancıdır. Yani o kendisidir ama bunu bile fark edememektedir.
Maddeci yaşam tarzı, bizleri hep daha çoğunu istemeye yöneltmektedir. Yani sadece paraya değil, sadece kendimizi düşünmeye değil, sadece kendimizi nasıl daha mutlu edeceğimize değil fakat daha farklı bir bakış açısına ve davranış değişikliğine ihtiyacımız olduğu açıktır.
Ancak, kişinin kendi dışında olanları değiştiremeyeceğini, bunun yerine başkalarına karşı tutumunu değiştirmesi gerektiğini biliyoruz. Bunu yaptığımızda hayatı daha farklı hissedebiliriz. Bu hissiyata gelebilmemiz için yapmamız gereken şey davranışımızı almaktan vermeye değiştirmektir. Çünkü ancak o zaman egoist sınırlarımızın dışına çıkabilir, başkalarını hissedebilir, onların yararına olan şeyleri isteyebiliriz.
İnsanlar ruh ve beden olarak dengededirler. Denge dediğimizde, kişinin dünyaya verebileceği her şeyi vererek ona katkıda bulunduğu bir davranıştan söz ediyoruz. Hayatımızda denge olmasını istiyorsak bunun çevremizdeki insanlarla ilgili olması gerekir. Çünkü istesek de istemesek de çevreye, topluma, doğaya bağlıyız.
Dengemiz bozulduğunda, çeşitli ilaçlar ve terapi yöntemleriyle tedavi edilmeye çalışılırız. Ancak çevrenin de çok önemli bir tedavi yolu olduğunu bilmemiz gerekiyor. Çevremizi dengelersek çevre de bizi dengeler. Böylece içsel dengemiz sağlanmış olur.
Özetle her şeyde, işimizde, zorunluluklarımızda ve yükümlülüklerimizde dengeyi yakalayabilmemiz için aşırılıklardan kaçınmalıyız. Orta bir yol tutturmak ruhsal dengemiz için gereklidir. Ve böylelikle bizler mükemmel bir denge ve uyum yakalayabiliriz.