Şimdiye kadar yaptıklarına hiç benzemeyen bu resim onlardan istendiğinde bunun bu kadar meşakkatli olacağı akıllarına hiç gelmemişti. Onlardan istenen, dünyada yaşayan tüm insanların görüp derinden hissedecekleri, sevgi temalı bir resimdi, kısaca sevginin resmini yapmaları isteniyordu.
On kişiden oluşan bir ressamlar topluluğu idiler. Onları bir araya getiren şey bireysel olarak yaptıkları yüzlerce resmin dışında bir resim yapabilmekti. Bu öyle bir resim olmalıydı ki hem her birinin fırçasının izini taşımalıydı hem de hiçbirinin tekil olarak fırça izi belli olmamalıydı. Büyük bir resim, sevginin resmi olmalıydı ama bu nasıl olabilirdi?
Bu dünyadaki seslerin, görüntülerin dikkatlerini dağıtmayacağı bir saatte resme başlamaya karar verdiler ve gece yarısı kalkıp kısa bir hazırlıktan sonra başladılar. Önlerinde duran tuval sanki büyük bir duvar olmuştu. İlk fırça darbesi geldiğinde her birinin kafasında kendi istediği resmi yapmak vardı ve her biri duvarın bir köşesinde kendi harika resmini yapmaya koyuldu. Kendilerinden geçmiş bir biçimde çalışıyorlar, fırça üzerine fırça ile içlerinden geçeni resmediyorlardı.
Sabaha kadar çalışıp resmi bitirdiklerinde yorgun ama merakla geri çekilip resimlerine baktıklarında çok şaşırdılar. Bu nasıl olabilirdi? Tek tek hepsi de harika olan bu resimler sadece kendilerine olan sevgilerini gösteriyordu ve ortak bir sevgi değil de sanki büyük bir sevgisizlik ve birbirlerine olan nefreti gösteriyordu. Büyük resim, kendilerinden başka hiçbir şeyi sevmiyor olmalarını sanki yüzlerine haykırıyordu. Nasıl olurdu bu?
Onlar bu resme başlarken bir sevgi resmi yapmak için bir araya gelmişler ve söz vermişlerdi ama bunu neden yapamıyorlardı? Resme her gece aynı şekilde başlıyorlar ve “tamam, bu sefer oldu!” dediklerinde sonuç yine değişmiyordu. Her gün, her sabah kalktıklarında aynı resimle karşılaşıyorlardı. Çok çabaladılar ama başarılı olamadılar. Neden yapamıyorlardı? Artık birbirlerine olan nefretleri daha da açığa çıkmıştı. Oysa sevgi niteliğini ortaya çıkarmak için bir araya gelmişlerdi ama olmamıştı. Artık parmaklarını kımıldatamaz bir halde oturup duvarın önünde, çizdikleri resme bakarak birbirlerine sarıldılar ve ortak bir ağlayış tutturdular. Resme başladıklarından beri ilk defa ortak bir niyet ve bağa gelmişlerdi sanki. Öylece uyuyakaldılar.
Yapamayacaklardı, bu kötü eğilimi yenemeyeceklerdi.
Sabah oldu, uyandılar. Resme tekrar baktıklarında hayret ettiler, gözlerine inanamadılar. Yaptıkları resme sadece tek bir nokta ilave edilmişti ve resim tamamlanmıştı. Peki o zaman bu noktayı kim koymuştu?
Hepsi birbirlerine bakıp gülümsediler, tek kalp tek adam olmuşlardı. Bu, aralarındaki mutluluğun resmi idi.