Aklım sevemiyor! Sakın sevme diyor. Sevsen ödülün ne olacak ki? Üstelik sevginin karşılığını alıp alamayacağın bile belli değil, büyük ihtimalle sevdiğin insanlardan nankörlük göreceksin, sevilmediğin için acı çekip öfkeleneceksin. Sonra da keşke sevmeseydim diye pişmanlık duyup hayıflanacaksın. Öte yandan, sevgini gösterirsen insanlar seni yardıma muhtaç, zayıf, başkalarına bağımlı, zavallı biri gibi görecekler. En iyisi kendini kabuklarının içinde güvende tut ve orada tek başına huzurlu yaşa diyor.
Ama içimden bir ses; her şeye rağmen denemeye değer, kaybedeceğin ne var ki, zaten çok yalnızsın, hayatında kocaman bir boşluk hissiyatı var. Sonunda hayal kırıklığı olsa bile en azından öğrenmiş olursun diyor.
Kalbim ise yıllardır süren suskunluğunu ilk defa bugün bozdu. Onu duydum. Belki de benimle hep konuşuyordu ama ben kendi sınırlı aklımın akordu bozuk sesinden onu duyamıyordum. Şefkat dolu, yumuşacık, huzurlu bir melodi gibiydi adeta duyduğum ses ve bana şöyle seslendi;
“Seni çok iyi anlıyorum ve sevgiden korktuğunu görüyorum çünkü onu anlamlandıramadığını, hiç bir forma benzetemeğini, hissedemediğini biliyorum. Ama bu bir ceza değil bilakis seni peşinden sürüklemek isteyen heyecanlı bir serüven olabilir eğer istersen. Onu bulman ona ne kadar özlem duyduğuna ve bunun için ne kadar çaba sarf ettiğine bağlı. Bana inan ki, onu hissetmeye başladığında ayakların yerden kesilecek. Ama bunun için önce şu hesapları bir kenara bırak. Sevgi bakkal defteri değildir. Ben ne kadar sevgi verirsem karşımdaki de bana o kadar sevgi versin düşüncesi pazarlık yapmaktır. Sevgide pazarlık olmaz. Sevgi vermeye başlarsan sevgiyi zaten hissetmeye başlarsın. Başlangıçta alışık olmadığın için bu biraz zor ve ürkütücü gelebilir. Şimdiden söyleyeyim, akıl buna hemen itiraz edecek ve bunun mantık dahilinde olmadığını söyleyecektir. Sen onu sevgiyle ehlileştireceksin merak etme. O dirense de bir süre sonra senin sadakatin ve sabrın karşısında boynunu eğecektir güven bana.
Ödül meselesine gelince; akla, korkularına, gururuna rağmen sevebilmeyi başarabilmenin kendisi zaten ödüldür çünkü göreceksin ki zerre kadar karşılık beklemeden sevebilmek hissiyatı mutluluğun ta kendisidir. Akıl anlasa da anlamasa da sen sadece ver, karşılık bekleme. Sen sadece sev, kusurları görme. İşte ben bu yüzden seninle birlikteyim ve böylece senin içinde olma amacımı gerçekleştireceğim. Ben kalp olarak, ancak ve ancak var oluş amacımı gerçekleştirebilirsem mutlu olacağım ve sen de benimle olduğun için birlikte sevineceğiz. Çünkü sen sevmeden ben tamamlanamam. Ben tamamlanmadan da sen mutlu olamazsın. Bütünleşme tamamlandığında ise sen ve ben bir olacağız. Ne sen kalacaksın ne de ben. Sonsuz sevginin içinde birbirimize karışıp yok olacağız ve sadece ‘mutlak sevgi’ var olacak.”