Salgınlar, insanlık tarihinde düşünce ve inanç sistemleri üzerinde önemli etkiler yaratmış; şehirlerimiz, ekonomimiz, sağlık sistemimiz yani toplumun her alanında etkili olmuştur. İmparatorlukları çökertmiş, sınırları yeniden çizmiş, ekonomik ve demografik sonuçlarıyla yüz yıllarca tarihin şekillenmesinde önemli roller oynamıştır. Bu da bize göstermiştir ki mevcut virüsün etkisi ortadan kalksa bile dünyanın herhangi bir yerinde yeni ölümcül bir virüsün ortaya çıkma ihtimali her zaman var.
Bilim ve teknolojideki gelişmelere rağmen bugün de adından söz ettirmeyi sürdüren bulaşıcı hastalıkların modern dünyada etkinliğini yitirdiği inancı Corona virüs ile birlikte ortadan kalktı.
DSÖ Avrupa, Batı Pasifik ve Afrika bölge müdürlükleri, salgınla mücadele için uluslararası işbirliğinin sağlanması ve sağlığa yatırım yapılmasının pandemiyle etkin mücadelenin anahtarı olduğunu bildirerek, küresel dayanışma çağrısında bulundu.
Planlar, entrikalar, stratejiler rafa kalkmaya başladı. Doğa insanoğlundan intikam mı alıyor, yoksa ders mi veriyor? Tüm toplumun gündemi “an’ı yaşama” ya odaklandı.
Evrende ufak bir toz zerreciği olduğumuzun farkına varmaya başladık. Gözle göremediğimiz bir tehditin karşısında aciz kaldık. Para, kariyer, tatil vs. planlarını unuttuk. Ailemizi, sevdiklerimizi güvende tutma planları yapmaya başladık.
Peki bize ne oldu da bu aşamaya geldik?
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, insanlar arasındaki pozitif ilişkilerin buna paralel olarak gelişmemesi, zamanla tüm bunların din, ırk, ego, vs. kapitalist öze doğru evrilmesiyle dengeler bozuldu. Doğa bizi çaresizliğimizle yüzleştirdi. Her şeyi son noktasına kadar sömürüp kendimizi bitirdiğimizi gösterdi. Bizi hayatlarımızı sorgulamaya, aslında neye ihtiyacımız olduğunu düşünmeye sevk etti. Doğa, bizleri her yaşamı kutsal görüp, asıl ihtiyacımız olan sevgiyi çoğaltmak ve yaymak için gereken gücü kendisinden talep etmeye davet ediyor.
Peki bundan sonra ne olacak? Ülkeler vatandaşlarının gıda, barınma, sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılmak zorunda kalacaklar. Çünkü insanlar lüksler, ıvır zıvır şöyle dursun, bunların birini satın almak için herhangi bir gelire sahip olmayacaklar.
Kontrol yoluyla güç yerine, liderlik ön plana çıkacak. Toplumun ruhunu yükseltmek, insanların refahını sağlamak ve sosyal dayanışmayı artırmak için en çok katkıda bulunanlar toplumda önde gelen insanlar olacaklar. Karşılıklı sorumluluğa dayanan bir ekonomi modeli olacak. “Diğer insanların da ihtiyaçduyduğkları şeylere sahip olmasını istemeyi garanti eden karşılıklı sorumluluk”.
İnsanlık olarak kazanmak istiyorsak, şimdi karşılıklı sorumluluğa dayanan bir temel inşa etmeliyiz. Eğitim programlarımızı “ben”’ merkezli değil, “biz” merkezli bir anlayışa doğru evriltmeliyiz.
Ben senden sorumluyum! Sen de benden! Tüm sorunların çözümü ve yaşamın bize göstermek istediği bu mu yoksa?