Kötülük kavramı o kadar derin ve uzun bir konu ki ben en kısa yoldan kötülük kavramının gerçek özünden bahsedeceğim. Şu tespitle başlamak istiyorum: ‘Kötü insan, öncelikle kendine kötüdür’.
İyi ve kötü algılarımız nasıl oluşur? Bu algıların zihnimizdeki kaynağı nedir? Neden kötülük yaparız? Kötülük nedir? Başkalarının acı çekmesini istemek kötülük mü veya başkalarına iyilik yapmak da kötülük olabilir mi? vb.
Aile yapısı, etnik bağ, inançsal öncelikler, kültürel yapılar gibi oluşumlar bizim iyi, kötü değer yargılarımızı oluşturur. Çoğunlukla toplumsal değerlere aykırı ve toplumsal bağlara zarar veren eylemleri kötülük olarak algılarız. Genel olarak bir kötüden bahsediyorsak bu bizim bağ kurduğumuz bütüne uyumsuz olandır. İyi veya kötü, bütünün yargılarıyla kararlaştırılırken, bütünle bağ zayıf olduğunda insan kötü olabilir.
Etrafındakilerden bağımsız olduğunu düşünmek, ötekileri fark etmemektir kötülük. İhtiyacımız olan her şeyin biri sayesinde var olduğunu akıl edememiş kişiye kötü denir. Başka bir deyişle kişinin tamamen kendi yararına olan düşünce şeklidir ve bu da bizi başkalarının zararına yönlendirir, çünkü hepimizin birbirine bağlı olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Kendi yararım için düşünürsem bu kesinlikle bir başkasının zararına olacaktır. Bu nedenle kötülük, başkalarında nasıl ve neye sebep olduğumla ilgili değil, kendimi ne kadar düşündüğümle alakalıdır. Yani kişinin kendini düşünmesi ve başkalarını düşünmemesinin sonucunda karşıdaki kişiye verdiği zarardır.
Kötü insan nedir? Kısaca iyi insanın zıttı. İyi insan nedir? Bütünle, yani toplumla pozitif bağ kuran.
Peki neden başkalarının acı çekmesini isteriz? İçimizde var olan kendimizi yüceltme hissi kendini daha aşağıda görmemek için bizi başkalarıyla kıyaslamaya iter. O yüzden başkalarından daha yüksek, daha güçlü, daha başarılı olmak isteriz.
Diyelim ki 10 milyar serveti olan, her şeye sahip olan bir milyarder, buna on milyar daha ekleyerek 20 milyarlık bir servet yapmak istiyor. Aslında sessiz bir hayatı, mevcut servetinin tadını çıkarmayı, torunlarıyla oynamayı vb. tercih edebilir. Ancak diğerlerinden daha iyi olma isteği tüm kötülüğümüzün kaynağı. Yani benim diğerlerinden daha iyi, daha güçlü, daha başarılı olmam gerektiğini bana hissettiren egoist kötülük.
Aslında başkalarına iyilik yaptığımız zaman bile kendimizi düşünürüz. Peki kötülük bunun neresinde? Diğerlerini, gurur duymak için kendi yararım için kullanıyorum. Birisi için iyi bir şeyi kendimi iyi hissetmek için yaptım. Peki herkes memnunsa burada sorun ne? Egomu kullandım ve egom beni iyi şeyler yapmaya yöneltti. Yani insanın egosundan başka bir şeyi yoktur. Birisinin başkalarını yok etmek isteyen bir egosu var ya da bilim adamının insanlığa yardım etmek isteyen egosu var. Tabii ki ikinci ego tercih edilendir.
Dünyaya iyi şeyler yapmak istiyorum. Bu kendimi sevmekle başkalarını sevmek arasındaki farktır.
Kendimi sevmek demek; kendimi daha iyi hissetmek için başkalarına iyilik yaparım ve sonucunda kendime yarar beklerim.
Başkalarını sevmek demek; eğer başkaları için endişe duyarsam ve kendimi hiç dikkate almadan sadece nelerin başkalarının yararına olduğunu düşünür ve davranırsam bu, karşılık beklemeden yapılan iyilik, yani koşulsuz sevgi ya da özveri olur.
Ve işte sadece bu durumda kötülüğümle bağımı koparmayı başarmış olurum. Yani doğal olarak içime yerleşmiş olan kötülükle bağımı koparabildiğimde gerçekten insanlık adına ve ortak geleceğimiz adına iyi bir şey yapmış olurum.
Her şey bize bağlı; aramızdaki nefreti ve sevgiyi dengelediğimizde dünyamız güvenli bir yer olacak ve gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünya bırakacağız.