Yazın gelmesi ile birlikte her şey normalleşecek ve eski yaşantımıza geri döneceğimizi sanmıştık. Ekonomimizde, alışkanlıklarımızda daha önceki yaşadığımız her şeyde eskiye dönmeyi istiyoruz. Ancak virüsle değişmesi gereken yaşam şeklimizde hala bir değişiklik olmadı ve yapmamız gerekeni yapana kadar pes etmeyecek gibi görünüyor. Başkaları ile olumlu ilişkiler kurmaya zorlayan, sert talepkar görünmez öğretmen, hayata ilişkin tüm bakış açımızı değiştirmek için bizi zorluyor.
Belki ilk zamanlar kendimizi korumak için maske taktık, mesafeyi kendimizi korumak için bıraktık. Ama artık her türlü önlemi başkaları için almayı öğrenmemiz gerekiyor. Eğer güvende olmak istiyorsak, sadece kendimizi değil, herkesin güvenliğini de düşünmek zorundayız. Bireysel koruyucu önlemler, sadece kendimizi düşünmeye yönlendirir. Ancak tüm toplumu güvende tutmayı düşünürsek, herkes mutlu ve güvende olacak ve hepimizin bireysel güvenliği artacaktır. Herkes birbirini düşünürse, seni binlerce kişi düşünür ama herkes kendini düşünürse, seni sadece bir kişi düşünmüş olur.
Bu kural, tüm doğa süreçleri içinde geçerlidir. Mesela, toplumda en çok önem arz eden konulardan biri olan gıda kıtlığını ele alalım. Hepimiz mümkün olduğunca çok almaya ve sadece kendimizi düşünmeye çalışırsak kaos ve şiddet yaratırız. Ama sadece ihtiyacımız olanı alırsak, o zaman herkes için bol miktarda gıda bulunur ve güven duygusu toplum içinde yayılır. Böylece, önceki acımasız rekabet ve aşırı tüketimin bizlere güvensiz bir ortam yarattığını yavaş yavaş görmeye başlarız ve eskiye dönmeyi istemeyiz.
Bağlarımızı pozitif yönde geliştirmezsek, görünmez öğretmenin elinden çektiğimizden daha fazla acı çekebiliriz.
Tek sorun, bunu ne kadar çabuk öğreneceğimizdir…