Ego kelimesi, karşılığı ben olan bir kelime. Bedenim, zihnim, ve eylemlerimin sistemde var olan bütünü… Ayrıca, gösterdiğim ve göstermediğim, çift doğam anlamında… Fakat var olabilmemiz, bu sistemimize bağlı. Egomuzu sınırlandıran, etkileyen aslında beş duyumuzun oluşturduğu ve zihnimizde yapay bir olgu olarak var olmakta. Doğanın ilahi iradesi sonucu olarak. Arzu, düşünce, eylem beş duyumuzun yansıması etki ve tepki mekanizması. Her ne kadar benimizin, farkında olamasak da böyle bir sistem içerisindeyiz. Karşımızdaki resim ve ben…
Dışarıdaki dünya, içselliğimizde hayat bulan bir algı olduğundan, her şeyi bizden ayrı, bağımsız olarak düşünmekteyiz. Ancak, içimizde ve içerisinde yer aldığımızdan, bu durum bize etki edebilmekte, kişiliğimizi ve seçimlerimizi kısacası bireysel hayatımızı oluşturmaktadır. Her ne kadar zıtlıklar, bize farklı bir durum gösterse de bizler, doğanın içerisinde olan üzerine, işlenen, bir mekanizmayız. Bütünsel bir resmin içimizde olan, bir parçasıyız. Hayatta işleyen her şey, ego çerçevesinde, egomuzun algıladığı kadar oluşmakta, dışımızda ki dünya ise her zaman öznel.
Ego özel bir yaratılış, çünkü, doğanın birliği, egoma ve onu nasıl kullandığıma bağlı. Herkesi sevebilmek için, ilk önce kendimizden, başlamalıyız. Ta ki egomuzun üstüne çıkıp, başkalarına yönelik bağ ve sevgi verdiğimiz zamana dek… Sonrasında, sadece doğam ve ben kalırım ve bu da benim eksikliğimi tamamlar. Büyük resmi gördüğüm zaman, egom denen şey, benim aracım olur, doğam artık başka bir arzuda üzerimde işler. Sonsuz doğa, bir parıltıdan ibarettir, sadece yaşamalıyız, Aynı egosal seviyeye dönmemeyi başardığımızda; acılar, kederler, ümitsizlikler yok olacak ve tüm dünya değişecektir. Bunun için tek sihirli aracımız ise; arzumuz olacaktır…