İnsanlar, dünyanın her yerinde “korona partileri”, diğer adıyla, ′′ karantina partileri ′′ düzenlediler. ABD, Avustralya, Belçika, Estonya ve birçok ülkede gençler, her zaman yaptıkları gibi, kurallara itaat etmeyerek, isyan ediyor gibi görünüyorlar. Bu durum giderek daha da yayılacak gibi… İnsanlar virüsle enfekte olmak için bu partilere kasten gidiyorlar adeta. Testi pozitif çıkan veya zaten belirtiler gösteren insanların etrafında özellikle bulunuyorlar ve para karşılığı virüse yakalanma yarışmaları yapıyorlar.
Ama burada mesele para değil, meydan okumadır. Üstelik yetkililere karşı meydan okuma bile değil, bu sınırlara karşı meydan okumadır! İnsanlar, özellikle de gençler, sınırları aşmak ve kendilerini özgürleştirmek için gittikçe daha fazlasını istiyorlar. Asileşiyorlar çünkü kurallar onları zincirlenmiş hissettiriyor ve kurtulmak istiyorlar.
Bunu çok önemli ve olumlu bir işaret olarak görüyorum. Bu, insanların doğdukları dünyanın algısından çıkıp, yeni bir algı edinmek istediklerinin, sınırları, emirleri, kısıtlamaları olmayan bir dünya edinmek istediklerinin bir işaretidir. Oysa bilmedikleri şey; aradıkları dünyanın sadece egonun üzerinde var olduğudur. Egoları tarafından yönlendirildikleri sürece; aynı tuzağa düşmeye devam edecekler, bunun onlara sadece zarar verdiğini keşfedecekler, sonra başka bir yoldan kaçmaya çalışıp, yeni yolun da onları başarısız kıldığını keşfedecekler.
Onları hissediyorum, onlara sempati duyuyorum ve tek dileğim, realitenin zincirlerini kırmak için yapmaları gereken tek şeyin, kendilerini değil birbirlerini düşünmek olduğunu keşfetmeleri! Sınırsız bir dünya bulacaklar: bu, diğer insanlarla ilgili düşünmektir ki kendilerini özgürce yetiştirmek ve ifade etmek için verimli bir toprak keşfedeceklerdir. Kişi sadece vererek, çalışmanın kendisinden güç elde edebilir ve kişi sadece vermekle kendini tam ifade edebilir.
Onlara yaptığımız her şeyin herkesi etkilediğini, hayatlarımız, sağlığımız, zenginliğimiz ve mutluluğumuz için birbirimize bağımlı olduğumuzu ve birlikte çalışmadığımız sürece hiçbir şey başaramayacağımızı göstermeliyiz. Yoksa onların merakları, hayal kırıklığına, sonra öfkeye ve sonra şiddete dönüşecektir. Bu gerçekleşmeye başlıyor bile… Boşa harcayacak vaktimiz yok! Buradan ya en tepeye yükselebiliriz ya da en dibe düşebiliriz.