Büyük problemlerle, hem de içinden çıkılamayacak şekilde, karşı karşıya bulunduğumuzu hissediyoruz. Her durumda, düzlüğe çıkabilmek ve rahat bir nefes alabilmek için, büyük çabalar sarf ediyoruz. Sonra, bir noktada artık bu problemlerle başa çıkamayacağımızı sezmeye başlıyor, bu andan itibaren de korku ve endişe içinde ruhsal çöküşe açık hale geliyoruz. Veya hırçınlık içeren hızla artan bir hırsla, şiddete meyilli yaşamaya başlıyoruz. Bütün bunlar, bize, hayatlarımıza, gerginlik olarak dönüyor. Kazan veya kaybet döngüsü içerisinde, hayatlarımızı daha fazla sürdüremeyeceğimizin farkında olsak da ne yapabileceğimiz konusunda bir fikrimiz yok.
Öncelikle, her şey amacına göre görünür hale gelir. Bir kaşığı, yeme aracı olarak tanımlarız. Yaşadıklarımızın arkasındaki amacı göremediğimizden telaşa kapılıyoruz. Kısa vadede kazanç gördüğümüz bir şeye ise, arıların et kokusuna dayanamayıp saldırdıkları gibi saldırıyoruz. Böyle bir davranış, doğayla uyumlu olmadığından da sonunda hayat tarafından kovalanıyoruz. Yanlış davranışlarımızın temelinde, kendimizi düşünerek kar elde etmeye çalışmak yatar. Sonunda bu bize büyük zararlar olarak geriye döner. Yaptığımız her şey, domino taşını harekete geçirerek tüm diğer parçaları etkilemek gibidir. Her şey, birbirine hassas bir dengede bağlıdır ve bunda bir kesinti söz konusu değildir. Davranışların bariz sonucu gecikebildiğinden dolayı biz ne iyiliğin ne de kötülüğün sonuçlarının, hepimize ve her birimize ait olduğunu hissetmiyoruz. Ancak, artık küresel çapta yaşadığımız problemlerle anlamaya başlıyoruz ki hepimiz, aslında birbirimize bağlıyız. Artık tüm dünyayı bir bütün olarak görmeliyiz… Bu bağlı olma durumu, git gide günümüzde kullandığımız ağ araçları gibi, tarih boyunca gelişti ve etkilere karşı cevaplarda hızlandı. Önceden bilgisayar başında fareyi tıklayıp, bir işlem için dakikalarca beklemek zorunda kalabilirken, şimdi pek çok karmaşık işlem birkaç saniye bile geçmeden gerçekleştirilebiliyor.
İnsan ilişkilerinin sistemi de birbiriyle bağlantılı karmaşık bir sistem ve her birimize etkileri çok hızlı gerçekleşmeye başladı. Ne yazık ki, bütün ilişkilerimizi başkalarının zararı üzerine inşa ettik ve bu yüzden hepimize geri dönüşü de olumsuz oluyor. Fakat diğer taraftan bu, yeni bir anlayışın ve dönemin de başlangıcıdır. Ortada insanlığın karşı karşıya bulunduğu, aşılmaz görünen bir engel olduğu aşikardır. Ancak bilmeliyiz ki, bu engelin büyüklüğü, bizim hep birlikte kaldırabileceğimizden daha fazla değildir. Her birimiz, eksiksiz ve olması gereken şekilde, taşın altına elini koyduğunda, insanlığın önündeki bütün engeller ortadan kalkacaktır. Genlerimiz ve çevremizden getirdiğimiz pek çok farklı özelliğimiz, bizleri eşsiz yapar. Ancak bu durum, tek başına mutlak başarıyı elde etmemizde bize yardımcı olmaz. İnsanlığın kalan kısmıyla doğru şekilde, yani herkesin iyiliğine yönelik bağ kurduğumuzda etkili olabilir. Bu bir bilgisayarın parçalarının hep beraber kusursuz şekilde çalışması gibidir. Diğerini iyi yönde harekete geçirecek şekilde çalışmaya başladığımızda her şey hızlı bir şekilde yerli yerine oturacaktır…