Korku ve sevgi, dualitedeki iki zıt kutuptur ama aynı zamanda zıtların birliği içinde insanoğlunu en etkili ve hızlı bir şekilde büyüten, ilerleten, tamamlanmaya götüren iki temel ihtiyaçtır.
Bu iki duyguyu, pergelin iki ucu gibi düşünebiliriz. Pergelin bir ucu sabit durur, diğer ucu dönerek çemberi tamamlar. Sevgi hep vardır, mutlak gerçekliğimizdir. Korkuyla sevginin etrafında dönerek tamamlanırız ve yine sıfır noktasına yani bütünlüğe geri döneriz. Başka bir deyişle, korkularımız gerçek sevgiyi keşfedebilmemiz için bize hizmet eden sadık hizmetkarlarımızdır.
Korkuyu doğru kullanır, krizleri iyi analiz edersek, sevginin gücü korkuya boyun eğer ve bu biliş hali bizlere realitenin işleyişini anlamakta ışık tutar.
Korkunun olduğu yerde sevginin hayatın özü olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Bir şey önce yok olmalıdır ki onun varlığına özlem duyalım ve ne denli ihtiyacımız olduğunu hissedelim. İşte tüm bu hissiyatlar bize korkunun üzerine yükselerek, sevgiyi nasıl inşa edeceğimizi öğretir. Tıpkı sabırlı bir öğretmen gibi bizleri var oluşumuzun amacını kavramaya doğru yönlendirir.
Yürümek ve dengede kalmak için iki bacağımıza da ihtiyacımız vardır. Sol bacak adım atmazsa, sağ bacak da ilerleyemez. Korkularımızı tamamen yok edemeyiz ama onları sevgiyle dönüştürebiliriz. Aynı zamanda bazen hayatta kalma korkusuyla bazen de hayatta var olmanın verdiği sevgi enerjisiyle dengeye ve uyum hissiyatına geliriz. Doğanın korku ve sevgi birlikteliğini, bizi mutlak dengede tutan iki güç olarak kullanabiliriz.
Haydi o halde, ortak veya kişisel korkularımızın da bizlere gerekli olduğunu bilerek, daha iyi bir hayat düzenini ahenkle, el ele inşa edelim ve sevginin ekseni etrafında dönerek hep birlikte tamamlanabilelim!