Topu topu 10 kişi tur rehberinin öncülüğünde doğa yürüyüşüne başladılar. Birbirine yabancı on kişi iş, şehir stresinden biraz da olsa uzaklaşmak iyi gelir diye düşünmüşlerdi. Rehberin elinde harita, geçtikleri yerler hakkında bilgi veriyor, diğerleri hayatlarından gayet memnun, onu dinliyorlardı. Vakit ilerledikçe yorulmuşlar, kendi iç seslerinden başka bir şey dinleyemez olmuşlardı.
6 kişi, nasıl olduğunu anlamadan kendilerini bir anda nerede olduklarını bilmez halde buldular. Farkına varmadan diğerlerinden ayrılmışlar, üstelik cep telefonları da çekmediğinden haber de veremiyorlardı.
Biraz ürkmüşlerdi; etrafı bilmiyorlar, birbirlerini de tanımıyorlardı. Yolculuk kısa bir mesafe idi. Planlanan, akşam varış yerinde olmaktı. Rehber diğer tarafta, onlar burada bilmedikleri bir yerdeydiler.
Şimdi önlerinde şöyle bir sorun vardı; oldukları yerde mi kalacaklar, yoksa devam mı edeceklerdi?
Görünen o ki 6 kişi 6 fikir demekti ve nasıl uzlaşacaklardı?
Oturup konuşalım diye karar verdiler, “belki bir çare buluruz”. Sırayla, birbirlerini dinleyerek konuştular. Hepsi de hayret içinde kalmıştı, nasıl bu kadar farklı düşünebiliriz diye. Biri bekleyelim, diğeri gidelim diyor; birisi o yön yanlış, diğeri bu yön yanlış diyordu.
Birbirlerini tanıdıkça, yalnız kaybolsaydık korkardık en azından böylesi iyi diye düşündüler. Bir konuda hemfikir oldular; her birinin görüşü onlara çare olmayabilirdi. Sonunda çocukça da olsa yepyeni bir fikirde uzlaştılar; küçük bir daire içinde yavaş yavaş yürüyelim, hangi yönden gelirlerse hem beklemiş gibi olur hem de birbirimizi daha fazla tanımış oluruz, sonuçta bu gezi kafa dağıtma planı değil miydi?
Yürürken bağırmak yerine şarkı söylemek de iyi fikirdi. Sırayla herkes sevdiği bir şarkıya başlıyor, diğerleri ona eşlik ediyordu. Sevmedikleri şarkılar bile beraber söyleyince kulaklarına o kadar da kötü gelmemiş, hatta sevmeye bile başlamışlardı. Normal zamanda, ne kadar kötü bir ses bu, diyecekleri seslerinde bile sanki bir güzellik hissetmişlerdi.
Yolculuk eğlenceli hale gelmişti. Ateş yakmaya karar verdiler. Ateşin etrafında oturup birbirlerinin hayat hikayelerini dinlediler. Hikayelerimiz ne kadar da birbirine benziyor, diye düşündüler. Herkesin ayrı, eşsiz özelliklerinin olduğunu, hikaye benzese de anlatan kişinin benzersiz olduğunu yüreklerinin derinliklerinde hissettiler. Sanki çok sağlam bir dostluğun temeli atılıyordu.
Kahkahaları ve şarkıları, “neredesiniz?” diyen bir sesle kesildi. Bulmuşlardı onları, biraz hüzünlendiler.
Kaybolmanın verdiği, belki korku değil ama ürkme gibi bir duygu hayatlarını değiştirmiş, aralarında bir ömür boyu devam edecek dostluğa yol açmıştı. Herbiri diğerinin kalbinde, hayatları boyunca unutmayacakları hoş, sıcacık bir iz bırakmış, geçirdikleri güne şükran duyarak varış noktasına geldiler. Varış noktası bir son değil, tamamen değişmiş kalplerin, hayatlarının başlangıç noktası idi.