İnsan doğasının tanımını yapmanın kolay, ancak bu konu üzerinde konuşmanın da bir o kadar zor olduğu ifade edilmektedir.
Bir insanın nasıl düşündüğü,nasıl hareket ettiği, ne hissettiği gibi karakteristik özellikler onun doğasıdır diyebiliriz. Bu kavram üzerinde yüzyıllardır tartışılmış olmasına karşın,henüz bir sonuca ulaşıldığını söylemek pek mümkün değildir . Nedeni ise bu konudaki algıların farklılaşmasıdır.
İnsanı tanımını yaparken, bazı görüşlere göre, onun kötü olduğu, yani kendi çıkarları peşinde koşan ve buna ulaşmak için önüne çıkan, tüm engelleri yok etmeye çalışan, egoist ve bencil bir varlık olduğu söylenmektedir.
Bencillik, genel olarak hayvanlarda olan bir özelliktir.Fakat, insanın kökeninde de bu özelliğin olduğu bilinmektedir.Ancak hayvanlara baktığımızda, onların hayatlarını devam ettirme zorunlulukları dışında, diğer hayvanlara zarar vermediklerini görüyoruz. Dolayısıyla insan dışında hiçbir canlı,sadece işkence yapmak hoşuna gittiği için işkence yapmaz. Bu sadece insan karakterinde yer alan,bencillikten çok daha kötü bir durumdur. Hatta insanın başkalarına acı veren tek varlık olduğu düşünülmektedir.
Bu bakış açısıyla geçmişte yapılan savaşlara, soykırımlara vb. bakacak olursak; insanların kötü olduğu algısına varabiliriz.Ancak tarihte bunun tam tersi, yani adalet, barış vb. için çalışan kişiler de vardır. Bunlar özgecil duygularla, diğer insanlara faydalı olmak için çabalamışlardır. Öyleyse, insanın doğasında, hem iyiliklerin, hem de kötülüklerin bir arada bulunduğunu söylemek mümkündür. Yani insan, barıştan vazgeçemediği gibi savaşmaktan da vaz geçemez. İnsan doğasında iyilik ve kötülük bir arada bulunabiliyorsa, savaş ve barışta, bir arada bulunabilir. Karmaşadan sonra düzen gelirken,savaştan sonra da barışın gelmesi gayet doğaldır.Tüm bunlar bize insan doğasının kolay anlaşılamayacağını söylüyor.
İnsan doğasında, iyilik ve kötülük nasıl birlikte var oluyorsa, evren de aynı şekilde zıtlıklarla doludur.
Zıtlık kavramı yaşamımızın her anında karşımıza çıkacak herhangi iki zıt durumun, bir araya gelerek bir bütünü oluşturmasıyla varolur.Bu iki parçanın birbirini tamamlaması söz konusudur.Yani siyah ve beyaz, gece ile gündüz gibi.
Evrende olduğu gibi, insan hayatındaki yaşam döngüsü de zıtlıklar üzerine kurulmuştur. Aydınlık-
Özetle söyleyecek olursak, insan yaşamında olumlu ve olumsuzluklar birbirini takip eder. Ve yaşadığımız böyle durumlar, bizleri olgunlaştırır ve yaşamımıza değer katarak kendimizi aşmamızı sağlar.Yaşarken, arada kalan boşluklar, bu şekilde dolar ve yaşamı daha anlamlı kılar.
Zıtlıklar olmasa, objektif bir değerlendirme yapmamız mümkün değildir.Hastalık olmadan sağlığın kıymetini bilemediğimiz gibi, kötülük olmasa, iyiliğin kıymetini de bilemezdik. Yine mutluluğun, mutsuzluk olduğu, sürece bir anlamının olduğunu biliyoruz. Mutlu yaşayanlar sürekli mutlu olsalardı, mutlu olmak onlara bir şey ifade etmeyebilirdi. Çünkü mutluluk yolu da mutsuzluktan geçer.Yani iyiliğin anlamlı olabilmesi için, içimizde kötülüğün de olması gerekir. Eğer yaşantımızdaki, zıtlıkları dengeleyerek ortak noktayı bulabilirsek, sorun olarak gördüğümüz birçok şeyin kendiliğinden düzelebileceğini görürüz.