Altın, para, gümüş, madenler vs. dünya ekonomisini ayakta tutan değerli metaller. Bu kadar kıymetli şeylere dokunarak sahip olabilsek ne kadar güzel olurdu. İlk başta kulağa hoş geliyor değil mi? Bir efsane var ki dokunduğu her şeyi altına çeviren kralın hikayesini anlatır kuşaklar boyu. Bu hikaye bir efsane mi, yoksa hikâyenin vermek istediği bir ders mi vardı bilinmez. Hikaye kaynaklarda kısaca şöyle anlatılır.
“Hem bilgeliği hem de hırsıyla bilinen Kral Midas, dünyadaki tüm zenginliğin kendisinin olmasını isteyen açgözlü biridir. Efsaneye göre; kendisine ait muhteşem bir gül bahçesi vardır. Bir gün Şarap Tanrısı, akıl hocası ve süt babası yarı insan, yarı keçi kır tanrısı ile gezinirken Kır Tanrısı, Midas’ın gül bahçesinde uyuyakalır. Midas onu bulur cezalandırmaz ve Şarap Tanrısına götürür.
Şarap Tanrısı bu davranışına karşılık ona, istediği bir dileğini yerine getireceğini söyler. Midas dokunduğu her şeyin altına dönüşmesini ister. Şarap Tanrısı ona bu gücü verir. Midas gücünü denemek için eve dönerken yolda gördüğü meşe ağacına dokunur altına dönüşür, taşa dokunur altına dönüşür. Midas ağzı kulaklarında evine döner ve bunu kutlamak için hizmetçilerine bir ziyafet hazırlamalarını söyler. Masaya gelen yiyeceklere ve içeceklere dokunduğu anda hepsi altına dönüşür. Kızına dokunur kızı altına dönüşür. Bahçesindeki güle dokunur gül altına dönüşür.
Acıyla Tanrı’ya koşar ve bu lanetli gücü almasını ister. Tanrı onun haline acıyıp ırmakta yıkanmasını ve böylece kurtulacağını söyler. Midas ırmakta yıkanır” Bakalım hikaye nasıl devam ediyor?
1.Seçenek: Eve geldiğinde her şeyin eski haline döndüğünü görür. Kızı bile normale dönmüştür. Hatasını anlar ve sahip olduğu her şeyini paylaşır.
2. Seçenek: Aristoteles’e göre hikaye farklı biter. Dokunduğu her şeyin altına dönüşmesi nedeniyle yemek yiyemez, su içemez ve açlıktan ölür. Kızını eski haline döndüremez, aç gözlülüğünün bedelini öder.
Hepimizin dileği birinci seçenek gibi bitmesi sanırım. Geleceğimize nasıl düzgün bir şekilde bakmamız ve hatamızı çabuk anlamamız gerektiğinden bahseder. Hatalarımızı çabuk onarmazsak büyüyen çatlak bizi yutacak. Bir söz vardır “Erdemli bin kez düşer ve yeniden kalkar” diye. Hata yapar, bu hatayı onarırız ve başarısızlığın nedenini ortaya çıkartıp davranışımızı düzeltiriz. Düşe kalka geliştiğimiz bir aşama. Neden düştüğümüzü anlamamız bir sonraki adımımıza yön verecek en önemli aşamadır.