2019 yılının son aylarında küçücük bir virüs, bütün dengeleri altüst edecek kuvvette hayatımızın merkezine kuruluverdi.
İnsan üstünde oluşturduğu etkiler daha evvel hiçbir virüste yaşanmamıştı, bu nedenle tıpta daha evvelki hiçbir ilaç bu virüsün insanda oluşturduğu rahatsızlığa çare olamadı. Geliştirilen aşılar virüsün mutasyonu karşısında işe yaramadı. Şu an covid-19 aşısı geliştirilmiş olsa da yan etkilerinin ne olduğu ancak ilerleyen yıllarda ortaya çıkacak.
Realiteyi Nasıl Okumalıyız?
Realite nedenler ve sonuçlar üzerine kurulmuş bir sistemin bütünüdür. Ve realiteye her iki uçtan ulaşmamız mümkündür. Covid-19 ile gördük ki biz nedenlerin varacağı sonuçları okuyamadık. İnsanı hayvandan ayıran özellik idrak yeteneğidir. Bu yeteneğimiz sayesinde ıstırap verse bile realiteye, sonuçları gözlemleyip hatalı verileri ayıklayarak ulaşabiliriz.
Burada bize yine en güzel eğitimi doğa ana veriyor. Doğanın yasaları değişmez. Biz doğaya uyumsuzluk sergilediğimiz an kendini gösterir. Yaz ayında dere yatağına ev yaparsan kış aylarında evini sel alır götürür. Ne dere ne de mevsimler suçludur. Bütün olay senin kışın yağacak yağmuru hesap edemeyişindir. İdrak yeteneğine rağmen!
Fakat bu defa olay biraz daha karmaşık. Bir kişinin içtiği bir çorbayla bütün dünya bir anda hastalandı.
Demek ki hepimiz aynı gemideymişiz.
İlk etapta virüsün yayılmasını önlemek adına birçok uçuşlar durduruldu.
Demek ki biraz yerimizde durmamız gerekliymiş.
İlk olarak alışveriş merkezleri, kafeler, barlar, restoranlar kapatıldı.
Demek ki biraz abartmışız.
Sonra evlerimizde karantinada kaldık ve bir hafta içinde denizlerimiz, havamız temizlendi.
Demek ki biz doğayı kirletmede çok ileri gitmişiz.
Bir anda bütün ülkelerin ilk önlem olarak kullandığı maskeler tükendi ve ihtiyacın karşılanması için üreten ülkelerden talep edildi hatta bir ara bu talep karşılanamayınca imdat çığlıkları yükseldi.
Demek ki her ülke diğer bir ülkeye bağlıymış.
Hastalığa yenik düşenler çoğunlukla yaşlılarımız ve bağışıklık sistemi güçlü olmayanlarımız oldu.
Demek ki biraz daha organik beslenmemiz gerekliymiş.
Bu örneklerin devamını okuyucuma bırakıyorum.
Sonuç olarak covid-19’un bize verdiği mesaj şu olsa gerek;
Belki de her şey ben gelince bozuldu. Belki de tam bir hayal kırıklığıydım. “Bu olamaz” denecek kadar bayağı ve alçaktım. Ben sistemin içindeki olması gereken bir mikrobum. Gözünüze korkunç görünebilirim. Dokunduğum yerler canınızı acıtabilir. Nefesinizi kesebilir. Kemiklerinizi kırarcasına acı verebilir. Beni oluşturan, içinizden herhangi biri değil. Beni sizlerin bütünü oluşturdu. Kendimi sorgulayacak pozisyonum yok. Kaldı ki size yaptığım şeyi anlayıp yapmamaya karar verecek bir yetim de yok. Bildiğiniz hayvan koşulundayım. Beni dönüştürecek ya da yok edecek olan sizlersiniz.