Küresel olarak tarihi bir dönemden geçiyoruz. Küçücük bir zerre tüm insanlık zümresini alt ederek , bizleri çözümsüz bir noktaya getirdi.
Süre giden hummalı uluslararası politika gündemleri, bıçak keser gibi kesilip atıldı. Dünya gündemi tek başlık altında kilitlendi. Corona Virüs….
İnsanı çözümsüzlük, çaresizlik noktasına getiren,
din, dil, cinsiyet, yaş, ırk, sosyal statü tanımayan, padişah, sultan, proleter , ünlü , profesör , zengin fakir demeden herkesle temas eden bu virüs; tüm karlı yatırımları, bütün devasa sistemleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı. Evler kapılarını, köyler kasabalar ve şehirler geçişlerini, ülkeler sınırlarını kapattı.
Sanki dünyaca oynamak zorunda kaldığımız bir filmde figüran olarak kalakaldık. Dünya evinin kapılarını kapattı ve izole bir hayata terk edildik.
Peki bu duruma nereden ve nasıl geldik? Hiç habersiz, aniden, durup dururken neyin nesiydi bu virüs?
Doğrusu virüs düşündüğümüz kadar ani bir şekilde çıkagelmedi. O zaten yoldaydı. Biz gözlerimizi kör, kulaklarımızı sağır ettik ve gerçek problemi görmezden geldik.
İnsanlık tüm zamanlara göre kısmen de olsa en refah dolu yaşam dönemine tanık olurken, hayatlarımızı sanki sahip olduğumuz maddi varlıklarımız elimizden alınıp da bir başkasının eline geçecekmiş gibi birbirimizden sakınarak ve gizlenerek, komşumuzdan korkarak yaşadık. Hep bana, rab bana dedik. Birbirimizle organik bağlar kurmayı ihmal ettik ve iş için dostluklarımızı erteledik. Toplumsal yalıtılmışlıkla ve hastalıklı hallerle fildişi kulelerden hapishaneler oluşturduk.
Doğayla da aynı egoist ilişki biçimiyle ilişkilendik. Bizler gibi doğanın birer parçası olan diğerlerinden kopardığımızı yanımıza kar kalmış saydık ve doğadan çok fazla aldık. Doğanın havasına ,suyuna, toprağına, kurduna kuşuna haddini aşan müdehalelerde bulunduk ve bize kadar ahenk içerisinde varolmuş olan tabiatın türlü çocuğunu da incittik.
Yaptıklarımızla Pandora’nın kutusunu açmış bulunuyoruz. Kutuda bekleyen kötülüğü yeryüzüne saçtık ve kutuda bize sadece son bir umudu temsil eden bir kelebek kaldı. Birlik kelebeği.
Bir Aşk Hikayesi
- 24 Eylül 2022·
Bilmiyordu bu duygu nasıl gelip içine yerleşmişti oysa herkes gibi yaşayıp gidecekti. Nereden çıktı şimdi bu aşk hikayesi diye sordu kendine. Ateş böceği kimdi Neydi bu duygu içini kemiren Nereden çıkmıştı Şimdi kime anlatacaktı derdini Nasıl anlatılırdı bilinmeyen Anlatmasa da delirecekti Neden bu ışığa özlem “Oysa karanlıktı onları…