Covid-19 pandemisi ilk olarak 2019 aralık ayında ortaya çıktı. 11 Mart 2020’de DSÖ küresel salgın ilan etti. Pandemi dünyayı kargaşaya sürükledi. Şehirlerde kasvetli bir atmosfer oluştu. Herkes nasıl sağlıklı kalacağını ve nasıl enfekte olmayacağını düşündü. Pandemi küresel düzeyde ekonomiyi, ticareti, turizmi, eğitimi bütün hayatı felç etti. Yaza doğru geçeceği beklentisi başladı. Ancak bunun geçici bir dönem olmadığını gördük. Virüs uzun süre daha bizimle kalacak çünkü çok akıllı. Gözle göremediğimiz biyolojik parçacık adeta bizimle savaş halinde. Bugün birçok varyant hayatımızı felç etmeye devam ediyor. Delta henüz bitmeden Omicron geldi ve beş kat daha bulaşıcı olduğu söyleniyor.
Korona virüs hoşgeldinle karşılanmayacak sahici bir tehdit. Günümüzde ölümlerin beş milyonu, vaka sayısının ise 298 milyonu geçmiş olmasına rağmen hala toplumun çoğunluğu maske takmanın önemini bile kavramış değil. Oysa ki virüs karşısında yapılması gereken en önemli şey farkındalık düzeyinin artmasıydı. Resmi düzeyde alınan tedbirleri bazıları uyguladı, bazıları ise bilinçlenmek yerine savrulmayı seçti. Başkalarının sağlığı ve hayatta kalması için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeyenler çoğunluğu oluşturdu. Kendi içinde farklı insanlara yabancılaşan toplum Çin’den yayılan virüse gösterdiği hoşgörüyü, kendi içinde yabancılaşma virüsüne göstermedi. Birbirini ve kendi içindeki insani farklılıkları hoş görmeyen, birbirinin üzerine basarak yükselmeye çalışan, başkalarını umursamayan insanların bir kısmı virüse hoş geldin demekte yarıştı.
Kendi lüksü için hiçbir aktiviteden vazgeçmek istemeyen insanlar bugün milyonlarca kişinin ölümünden sorumlu diyebilir miyiz? Dezenfektanların tükenmesi, gıda maddelerine saldırılması toplumsal savrulmanın göstergesi diyebilir miyiz? Başkalarının ölümü pahasına, sorumsuz davranışların sonucunda toplumun kendisi, birbirini umursamayan bir virüse dönüşmüş diyebilir miyiz?
Tüm insanlık ayrılmaz bir bütündür. Parçaları birbirine bağlıdır. Bir parça işlevsizse, tüm insanlık işlevsizdir. Toplumsal yapının kırılgan ve işlevsiz bir yapıdan dönüşmesi, başkaları için emek ve çaba sarf etmekle olur. Başkasına bulaşmasın diye maske takmaya ve virüse defol demeyi bilecek enginlikte ve olgunlukta olmaya ihtiyacımız var.
Toplum birbirine bulaşan ve birbirini etkisizleştiren bir virüs olmaktan çıkıp, birbirini iyileştiren insanların birlikteliği haline gelmenin acil bir ihtiyaç olduğunu anlamalıdır. Başkalarına bilerek ya da bilmeden verdiğimiz zararın ne kadar çok farkında olursak, o zaman dünyada var olan sayısız sömürü biçiminden vazgeçebiliriz. Başkalarına zarar vermenin bumerang olarak bize geri döndüğü ve nihayetinde kendimize zarar verdiği anlayışı bunu edinmenin ilk adımıdır.