Eskiden kıymetli şeyler, emekle üretilen eşyalar, sedef sandıklara saklanır, üzerleri gelin gibi süslenir püslenir, arada sırada sevdiğimiz eş dost gelince açılıp gösterilirdi.
Biz yokluk zamanı çocukları da her şeyi saklamayı öğrendik. Aza kanaat etmemiz öğretildi her koşulda. Sevgiyi de, paylaşırsak kıymeti azalacak, bitiverecek, bir daha bulamayacağımız bir şey sandık. Kalplerimizin içine kapatıp, üzerine asma kilitler vurduk. Korkularımızdan ya da sadece masal kitaplarındaki hayali bir hissiyat zannettik o yüce duyguyu.
Şimdi, o yıllardır sakladığımız, nerede olduğunu bile hatırlamadığımız sevgileri güneşe çıkarma zamanı. Belki de paylaşmak için, kalpten bağ kurmak için bir başka zaman olmayacak. Hayat bizleri kendimize sakladıklarımızı vermeye zorluyor şimdi. Bu dünyada “biz ve diğerleri” yok, “biz” varız ve hepimiz birbirimizden alacağımız sevgiye nefes kadar muhtacız.
Sadece ailemiz, arkadaşlarımız, tanıdıklarımız değil, tanımadıklarımız da kıymetli. Haydi, çeyizlik sevgilerimizi tüm insanlığa gösterelim. Ben kendim için değilim, doğadaki gibi bütün içinim. “Bütün insanlar beni düşünsün” değil, “ben bütün insanları düşünmeliyim”!